28 Nisan 2016 Perşembe

Hasret

Küçükken kırmızıyı bordo laciverti de mavi zannederdim. Renkleri pek ayıramaz kırmızı da görsem bordo da görsem bu benim için bordo olurdu, aynı şekilde mavi de öyle.. Yaşım ilerledi ama bu durum bende asla değişmedi. Ne zaman bir bordo tonu ile mavi tonu görsem aha bu Trabzonspor derim içimden sessizce.

Annemden Trabzonspor atkısı yapmasını istemiştim. İlk defa örülü bir atkım olacaktı. İplerini almaya gittiğim sırada gözlerimden bir tanesi mordu. Morluğun sebebi de okulda yaşadığım küçük çaplı bir kavgaydı. Gözümü gören ip satan abi "Trabzonspor'lu olduğun belli oluyor" demişti. O zaman kendimi çok havalı hissetmiştim. Çocuğuz, sıradışı olmak hoşumuza gidiyor.

Trabzonspor denilince ağır bir abi edası hissediyoruz. Sıklıkla yeniliyoruz ama Yattara'nın çalımları, Fatih Tekke'nin golleri, Gökdeniz'in asistleri ile de övünmesini iyi biliyoruz. O zamanlar gördüğüm en büyük başarı Türkiye Kupasıydı.

Sınıftan arkadaşım ve öğretmenimle Galatasaray-Trabzonspor Türkiye kupası finalini izliyorduk, onlar Galatasaray'ı tutuyorlardı ve öğretmenimi çok sevdiğim için ve üzülmesini istemediğim için "bu sefer kupayı siz alın zaten bizde çok var" diyebilmiştim. Bunu derken de biliyordum yenilsek bile bu kupaları alabilecek kapasitemiz vardı ve o sene kupayı Galatasaray almıştı.

Aradan yıllar geçti. Büyüdükçe gerçekleri daha net görmeye başladığıma inanıyordum. Elimden geldiğince Trabzonspor ile yatıp Trabzonspor ile kalkıyordum ve Trabzonspor denildiği zaman akan sular duruyordu. Ancak bazı şeyler eksikti bunu hissedebiliyordum.

Bu galibiyet değildi. Kupalar kazanmak hiç değildi.

Ben o eski çocuğu özlemiştim. Sırf öğretmenim ve arkadaşım üzülmesin diye bu sene de siz kazanın dediğim çocuğu özlüyordum. Evet gerçekten çok özlüyorum. Hemde öyle böyle değil.

Bir kupa kazanmanın, bir maçı kazanmanın bu kadar değerli olduğunu hiç bilmezdim. Bir maç kazanmak için her türlü yola başvurulduğunu görmek istemezdim. Bir kupa kazanmak için türlü oyunların olduğunu da hissetmek istemezdim.

Ama hem hissediyorum, hem biliyorum, hem de görüyorum. Ne yazık ki iliklerime kadar hemde. 

Trabzonspora yapılan bu çifte standartları gördüğümden beri insanlara olan güvenim de azalmaya başlamıştı. Çok sorgular, çok şüpheci yaklaşır olmuştum. Ne gerek vardı bunlara ? Ben Trabzonsporumu belli şartlar ve sebepler yüzünden sevmemiştim ki. Çok küçükken dayımın bana getirdiği çakma bir Trabzonspor atkısı ile sevdalanmıştım. Buradan bile küçük şeylerle mutlu olan insanlar olduğumuzu anlayabilirsiniz..

Biz ister miyiz bir insanın, bir erkeğin bir babanın milyonların önünde tekmelenerek dövülmesini. 
Biz ister miyiz sahaya inan bir evladın sinirden kendini kaybedişini görmeyi..
Biz ister miyiz o sahaya inen uşağın annesinin iç çekerek yavrusuna zarar gelmesin diye dua etmesini
Biz ister miyiz masum insanların teline zarar gelsin..
Biz ister miyiz yüreğimizde ki sevda için elimizden bir şey gelmeyince kaba kuvvete başvurmayı..

Gerçekten biz Trabzonsporlular olarak bunları asla istemeyiz ve böyle durumları gördüğümüz zaman ilk biz dur dedik ve demeye de devam edeceğiz. 

Ancak düzenin bu denli değişmesinin sebebini artık çözemiyoruz. Akıl sır ermiyor. Hayatın kanunları sanki değişti. Sanki doğrular yanlış, yanlışlar doğru oldu.

Bu Trabzon, bu Trabzonspor size ne yaptı da bu denli öfkeniz var, bu denli kin kusuyorsunuz. Trabzonspor'un ufak tefek başarısını çekemez hale nasıl geldi bu insanlar ? Hangi düzene çomak soktuk, hangi zenginin ekmeğiyle oynadık ? 

Bitmeyecek kavgamız, bitmeyecek hayallerimiz, bitmeyecek sevdamız ve bitmeyecek hasretimiz. Biliyorum. Bu sevda bizi yakıp kül edinceye kadar, son nefesimize kadar vazgeçmeyeceğiz. Karadeniz inadımızın bitmediğini cümle alem bilir. Zalimler de bilecek...

Sadece tek bir şey istiyorum. Kendinizi Trabzonspor'luların yerine koymayın. Kendinizi adaletle hükmeden bir lider yerine de koymayın. Kendinizi çocukken hayal edin. 

Hepimiz çocuk olduk değil mi ? Hepimizin küçük ama çok tatlı hayalleri vardı. Hepimizin korkuları, hepimizin hüzünleri oldu. 

Şimdi soruyorum, o küçük çocuk ne yaptı size ? Neden şu dünya üzerinde ki en masumların yani çocukların hayallerini çaldınız ? Halbu ki o çocuk sevdikleri için "tamam bu sefer de kupa sizin olsun" diyebilmişti. Tek kalemde, sırf sevdikleri üzülmesin diye.

Şimdi o çocuk büyüdü. Artık sevdikleri için bu tür cümleler kullanmayı bırakın, Trabzonsporu için sevdiklerini bile kırar oldu. Çünkü nefreti ve kini öyle derinden öyle şiddetli gördü ki. Bu hale geldi.

Az olmanın verdiği farklılığı değil ezilmişliği hergün yaşadı. Yaşadıkça öfkesi de büyüdü. Bu öfkenin bazen hatalar doğuracağını biliyorum ancak biz Trabzonsporlular olarak doğrudan, adaletten ve dürüstlükten hiçbir zaman ayrılmayacağız. 

Ve son sözüm bir gün zalimlere, hayal hırsızlarına ve vicdansızlara da adaletle davranacağımızı bilmenizi istiyorum. Biz onlar gibi olmadık, olmayacağız.

Hormetler




13 Eylül 2014 Cumartesi

Başımızı Eğmeyin...

Trabzonspor - Fenerbahçe maçına artık 24 saatten az kaldı. Yarın akşam bu saatler çok farklı duygular yaşayacağız. Aslında sonuçtan çok taraftar olarak mücadeleyi önemsiyoruz. Benim bu mesajım belki iletilir iletilmez bilmiyorum, belki oyuncularımız okur okumaz bilmiyorum ama onlara yazmak istiyorum.

Biz gurbetteki Trabzonsporlular, Trabzonspor'u hayatlarının ortasına koyup her işini ona göre ayarlayan  insanlarız. Trabzonspor'suz geçirdiğimiz günlere üzülüyoruz. Öyle derinden, öyle içten sevmişiz ki hiç Trabzon'u görmeden bu davaya baş koyduk. Senelerdir haksızlıklara, entrikalara rağmen bu taraftar asla takımını yalnız bırakmadı.

Hayatımda hiç Hüseyin Avni Aker'i görmedim. O kutsal topraklarda maç izlemek nasip olmadı, hatta oraları hiç görmedim bile. 1 kez Trabzonspor'umu canlı canlı izleyebildim. Kalplerinde aşkı ve sevdayı derinden yaşayan insanlar çok iyi bilir ki mesafeler sevdalara engel değildir.

Gurbette yaşayan bir Trabzonspor taraftarı olarak, Fenerbahçe maçından beklentim; sokağa, çarşıya ya da mahalleye çıktığımızda başımızın dik olması. Her sene kazandıkları Trabzonspor maçından sonra "bu da mı şikeydi" deyip yüzümüze bakan Fenerbahçe'li artık görmek istemiyorum.

Şikeyi unutursak kalbimiz kurusun ancak artık sahada eze eze yenelim. Göğsümüzü kabartalım ve Trabzonspor'um güçlülerin iktidarını böyle söndürdü işte diyebilelim. Kazanmak, kaybetmek bi tarafa artık sahada silik bir Trabzonspor izlemekten sıkıldık. Trabzonspor orta sahasını geçtiğimizde kendimizi başarılı sayardık diyen rakiplerin yerini, sağlı sollu Trabzonspor kalesine gelen rakipler aldı.

Yaşım gereği eskileri hatırlamıyorum ancak anlatılan hikayeler bile gurur verici. Trabzonspor'un anlamını bilen oyuncularla, Trabzonspor'u sahiplenen Trabzonspor'u yaşayan oyuncularla bu ligde yenemeyeceğimiz takım yok.

Yarın Hüseyin Avni Aker'de olamayıp kalbi orada olan milyonlarca Trabzonspor taraftarı var. Her şeyi geçtim, artık savaşan bir takım görmek istiyoruz sahada. Ter değil, gerekiyorsa kan görelim. Eskiden Trabzonspor'u zirveye taşıyan oyuncular kanlarıyla yazdı bu destanları.

Yarın akşam kaybetmeyin, gerekiyorsa son damlasına kadar savaşın ama o maçı kaybetmeyin. Bizim başımızı eğmeyin...




31 Ağustos 2014 Pazar

Kayseri Erciyes maçına dair...

Maçın Trabzonspor açısından zor geçeceği belliydi. Takım olarak UEFA Avrupa Ligi ve Bursaspor hazırlık maçından başka bir arada oynamadı oyuncular.


Transfer sezonunun kapanmasına 1 gün kala, halen daha belli bölgelerin yerleri dolmamışken üstüne üstlük Bourceanu'nun da gitmesi beklentilere bir de orta saha transferini ekledi.

Cardozo, Bosingwa gibi takımın direk ilk 11 oyuncularının sakat olması, Sefa'nın geçen sezondan kart cezalısı olması Erciyes maçının önemini arttırdı.

Hal böyle olunca Vahid Halilhodzic'in sahaya sürecek çok fazla alternatifi kalmadı.



*
*
*

İlk yarı Deniz ile bir kaç pozisyondan yararlanamadık. Daha çok uzun topla atak yapmaya çalıştık. İlk yarının ortalarında Onur'un kurtardığı top Erciyesspor adına önemli bir pozisyondu ama Onur'u geçemediler.

Yusuf üzerine koyar diye beklerken bugün yanlış saymadıysam 6-7 tane ortasından sadece 1 tanesini ceza sahası içine gönderebildi. Biran önce kendini toparlaması lazım, yoksa Vahid Halilhodzic'ten kesik yer.

İshak, Trabzonspor formasıyla çıktığı ilk resmi maçında ileriye dönük iyi sinyaller verdi. Sol bek oyuncumuzun çalım atıp adam eksilttiğini görmeyeli uzun zaman olmuş.

Belkalem için konuşmak erken olabilir ancak, Aykut Demir gibi yaptığı faullerle gözüme battı. Bir de müsait pozisyonda takım atağa çıkarken atamadığı pas hafızamda. Mustafa ile iyi ikili olabilir mi ? zamanla anlarız ancak bugün hocanın stoper istemiyorum demesiyle beraber Mustafa ile çok maç oynayacağı aşikâr.

Zeki bir kaç kez kademeye iyi girdi ancak, önü bomboş iken açtığı orta ve ceza sahası dışından çok dengesiz vurduğu şutu ile o da göze batanlardan oldu.

Konstant için fazla söze gerek yok, oynadıkça kalitesini sahaya koyuyor. 

Mehmet Ekici, Soner'den farksızde ve çok silik kaldı. En çok ihtiyaç duyduğumuz orta alana iyi transfer gelmezse, canımız yanabilir.

Fatih Atik'te Mehmet Ekici gibi kaçak bir oyun sergiledi ancak ceza sahası içinden vurduğu topun taça çıkması çok entresandı.


*
*
*

İkinci yarının başında Zeki'nin açtığı ortaya çok güzel vurdu Deniz ancak top direkte patladı. Bir dakika sonra Konstant ile güzel paslaştı ancak topa hamle yapmada gecikince kaleci topu çıkardı. Zaten bu pozisyondan sonra da sakatlanarak oyun dışında kaldı Deniz. Genel anlamıyla iyi sinyaller verdi. Umut Bulut'un bize geldiği ilk zamanları hatırlarsa taraftarlarımız, ondan daha etkili olacak izlenimi aldım.



*
*
*

Lafı çok uzattığımı biliyorum ancak Trabzonspor için gerçekten zamana çok ihtiyaç var. Henüz 3. resmi maçımız ve ileriye dönük iyi sinyaller almamıza rağmen halen daha eksik bölgelerimiz var. Bana kalırsa Trabzonspor'un oyuncu kalitesi Super Lig için ilk 3 sıra içinde yer alacak cinsten ancak belirli mevkilere acil transfer şart. Transfer sezonunun bitmesine son 24-25 saat kaldığı bu dakikalarda, gelecek ve gidecek oyuncular Trabzonspor'un kaderini belirleyecek. Vahid hocaya büyük iş düşüyor.





ÇOK ÖNEMLİ

Hüseyin Avni Aker'de bu sezon ligde ilk maçımız Fenerbahçe ile olacak ve passolig durumu malum. Bütün takımların taraftar sayısı azalmış durumda. İsyan etmeyi anlarım ancak Trabzonspor'u yalnız bırakmayı anlayamam. Taraftarlarımızdan çok rica ediyorum, Fenerbahçe maçında o stadyum dolsun ve taraftarlarımızın desteğiyle o maçı alalım. Lütfen. Elimizi taşın altına koyalım artık. Boş kalmasın stadımız.

SEN YOKSA 1 KİŞİ DEĞİL, ÇOK KİŞİ EKSİĞİZ !

TRABZONSPOR'U YALNIZ MI BIRAKACAKSIN ? 








Ömer Trakula
31 Ağustos 2014 Pazar
22:30




26 Ocak 2013 Cumartesi

Kırma Kimsenin Kalbini

Dünyayı dolaştım, Giymedim başıma taç.
Ne zengini tok gördüm, Ne fakiri aç.
Ya Rabbi! Öyle bir fevz-i kanaat ver ki,
Namerde değil,  Merde de eyleme muhtaç.
Şu çeşmenin haline bak.  Su içecek tası yok.
Kırma kimsenin kalbini, Yapacak ustası yok.

4 Ekim 2012 Perşembe

Kıssa'dan Hisse


KISSA'DAN HİSSE
Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür.
Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
-- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah?..
-- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
- Nasıl yani?
-- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a
çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır.
Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
-- Kimdir bu?
Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler.
Ayyaşın meyhusun biri işte!..
-- Nerden biliyorsunuz?
- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;
- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar...
Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
- isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
-- Nereye?
- Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
-- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem...
Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
Defini tamamlamak gerek.
- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
-- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
- Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
-- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
- Aman efendim, nasıl kaldırırız?
-- Basbayağı kaldırırız işte.
- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
paklanması var. Tekfini, telkini...
-- Merak etme ben beceririm.
Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
- Şurada bir mahalle mescidi var ama...
-- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
- Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den,
en azından Fatih Camii'nden...
-- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur.
Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin.
Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
-- Nasıl yani?..
- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
-- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi
dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar...
Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...
- Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir...
Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar
nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
elindekini avucundakini verir
satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
-- Niye?
- Ümmeti Muhammed içmesin diye...
-- Hayret...
- Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben
menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal.
Hucceti islam okurdum...
-- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
- Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli...
-- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
- işte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya...
Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
inan cenazen kalacak ortada...
-- Doğru, öyle ya?..
- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
-- Peki o ne dedi?
- Önce uzun uzun güldü, sonra;
- Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

30 Eylül 2012 Pazar

DENİZ FENERİ

DENIZ FENERI


Sen Deniz Feneri
Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun
Çocukluğun yıkık kentlerde
Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.
Okuma yazmayı öğrendiğin
Gazetelerdeki terör sayfaları
Ve Haliç tersanelerinde korsanlar
Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar...

Her sokağın başında anaların isyanı dururdu
Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.
Bir kurşun bir liraya
Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,
Senin doğduğun yerlerde
İnsanlar can evinden vurulurdu.

Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı
Yavuz zırhlısında deniz piyade eri
Yetmişikiye dört çakı gibi asker
Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...

Yıkar mı bizi bu sevda!
Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?

Hadi kalk!
Eski günlerde olduğu gibi
Karanlığa yine ışık yak!

Arka bahçedeki mahalle kavgalarında
Kaşına sapan taşı geldiği günden beri
Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
Can dostum ve kan dostum
İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına
İster Allah'ın aşkına

Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize
Savaşmak ne güzel bir şey uğruna
Ve yeniden âşık olmak...

Ve Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı
Kalbine gömdüğün aşkın
Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle
Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı
Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.

Deniz Feneri
Unutmadık o günleri
Sevdamız yüreğimizde gizli kalır
Ve mahallenin kızına âşık olmak
Ayıp sayılırdı
Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
Ve dünya dedikleri şey yalandı...

Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
Silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık

Tesbihi çekmek, silahı saklamaktı
Yazık...
Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi
Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar
Artık senin işin değildi...

Sen Deniz Feneri
Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı
Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
Ne de geleceğe satılan aşklar

Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla
Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri
Suçüstü yakalanırken en güzel umutların
Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın
Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını

Hey Deniz Feneri!
Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı
Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde
Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı...

Gidiyorsun belki Deniz Feneri
Sana "kal" diyemem giderken
Sevmek kadar ölmek de kader
Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün...

Uğur Arslan

29 Eylül 2012 Cumartesi

Hint Film Severler İçin

İzlediğim Hint filmlerinden en son yaptığım liste. Bu sıralamayı kendi film anlayışıma ve beğenilerime göre yaptım umarım sizlerde beğenirsiniz. :) Ayrıca yeni film izledikçe bu listeyi güncelleyeceğim.


1. Rab Ne Bana Di Jodi

2. Bajrangi Bhaijaan

3. Mohabbatein

4. Veer Zaara

5. Dil To Pagal Hai

6. Bhaag Milkha Bhaag

7. Taare Zameen Par

8. Gabbar is Back

9. I

10. Dhoom 3 

11. Velaiyilla Pattathari

12. Dilwale Dulhania Le Jayenge

13. Jab Tak Hai Jaan

14. Main Hoon Na

15. Chennai Express

16. Dhoom

17. Kabhi Khushi Kabhie Gham

18.  My Name is Khan

19. Jodha Akbar 

20. Koi...Mil Gaya

21. Barfi!

22. Queen

23. 3 Moonu

24. Kick

25. Black

26. Swades: We, the People

27. Kal Ho Naa Ho

28. Fanaa

29. Ghajini

30. Yeh Jawaani Hai Deewani

31. Dhoom 2

32. Dil Se...

33. 3 İdiots

34. Aashiqui 2

35. Chak De İndia

36. Ra.One

37. Ek Villain

38. Salaam Namaste

39. Ek Tha Tiger

40. Om Shanti Om

41. New York

42. Khiladi 786

43. Highway

44. Rockstar

45. Paan Singh Tomar

46. Mere Brother Ki Dulhan

47. Don

48. Guzaarish

49. Udaan

50. Rang De Basanti